- Anasayfa /
- Diziler/
- Cam Tavanlar /
- Ahmet Melih Yılmaz ile çok özel!
Ahmet Melih Yılmaz, Habertürk'e verdiği röportajda canlandırdığı 'Şinasi' ile yeni bir deneyim kazandığını söyledi.
'Cam Tavanlar', size ne ifade ediyor, dizinin kadrosuna dahil olma sürecini anlatabilir misiniz? 'Cam Tavanlar', hangi özelliklere sahip olduğu için rol almaya 'Evet' dediniz?
‘Cam Tavanlar’ tabirini projeyle birlikte öğrendim ben de. Cam tavanlar, yaşanan bütün mobbingleri temsil ediyor. Çok temel, çok yaşamsal; maalesef öyle. Ben aslında tası tarağı toplayıp Ankara’ya geri dönüyordum. Sonra bu iş oldu ve kaldım. 2015’te geldim İstanbul'a. 6 senede birçok işte rol aldım. Yapmak istediğim buydu. Yaptım, doydum ve masadan kalkmak istedim. Ancak ‘Cam Tavanlar’ın gelmesiyle birlikte bu projede olmamda en büyük etken yönetmenimiz Fehmi Öztürk oldu. Ona inandım.
'Şinasi' karakteri için özel bir çalışma yaptınız mı? Sizce iyi bir garsonun ille de hangi özelliklere sahip olması gerek? Canlandırdığınız karakter elitist, detaycı ve kendini işine adayan biri. Sizinle benzer ve zıt yanları nelerdir?
Özel bir çalışma yapmadım. Ancak cast çalışırım ve genelde görüntüm nasılsa ona göre roller gelir. Hayat bir performans alanıdır benim için; devamlı denerim. Bir tane deli yok, bin tane deli var. İçlerinden o birini de, yani o rol neyse yönetmenle birlikte inşa ederiz. Şinasi şahsına münhasır biri. Devamlı panik halinde. Olayları büyük yaşıyor ve tepkileri de ona göre oluyor. Yani “manyaklık” alt yapımız benziyor. ama ben daha içeride yaşayan biriyim. Çok dışarı vurmam. Ve mükemmeliyetçi, elitist değilim pek; daha çok sokağı, alt kültürü bilirim. Oynadığım roller de öyleydi, o nedenle aslında Şinasi benim için de yeni bir deneyim. Şinasi’nin o tahammül edemediklerinden biri olabilirim. Ancak gün sonunda baktığınızda rol içinde özgürleşmek, işimizin en güzel yanı. Ben Şinasi gibi olamam sanırım, kalbim dayanmaz.
Cam Tavanlar’ın kariyerinize nasıl bir katkıda bulunmasını umuyorsunuz?
Yeni kapılara, projelere vesile olsun tabii ki…
İçine kapanık bir çocuk, nasıl oldu da oyuncu olmayı arzuladı ve nasıl bir uyanma döneminden geçti ki kalabalık kitlelerin önüne çıkmaya cesaret gösterdi?
O içine kapalı çocuk, edebiyat öğretmeni olacaktı; iş buraya geldi. Üniversiteye başlayınca tiyatro kulübüne katıldım ve serüven öyle başladı. Ancak edebiyat öğretmeni de olsam, onu da en iyi şekilde yapmak en büyük çabam olurdu. Ne iş yapıyorsam fark etmez. İşimi iyi yapamazsam utanırım. Başka utanacak bir şeyim yok.
Lisede sevdiğim filmlerin repliklerini deftere yazar, ezberleyip taklit ederdim, aslında yönetmen olmak istiyordum ama iyi ki önce oyuncu olmuşum. Ancak kendi kıyafetlerimle olmak istiyorum. O nedenle bir oyunculuk hayalim yok ama bir yönetmenlik hayalim var.
İçine kapanık bir çocuk, nasıl oldu da oyuncu olmayı arzuladı ve nasıl bir uyanma döneminden geçti ki kalabalık kitlelerin önüne çıkmaya cesaret gösterdi?
O içine kapalı çocuk, edebiyat öğretmeni olacaktı; iş buraya geldi. Üniversiteye başlayınca tiyatro kulübüne katıldım ve serüven öyle başladı. Ancak edebiyat öğretmeni de olsam, onu da en iyi şekilde yapmak en büyük çabam olurdu. Ne iş yapıyorsam fark etmez. İşimi iyi yapamazsam utanırım. Başka utanacak bir şeyim yok.
Lisede sevdiğim filmlerin repliklerini deftere yazar, ezberleyip taklit ederdim, aslında yönetmen olmak istiyordum ama iyi ki önce oyuncu olmuşum. Ancak kendi kıyafetlerimle olmak istiyorum. O nedenle bir oyunculuk hayalim yok ama bir yönetmenlik hayalim var.
2020'de Adana Altın Koza Film Festivali'nde ‘Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü'ne layık görüldünüz. Kariyerine ödülden 5 yıl önce başlayan, bu süreçte 8 sinema filmi ve TV dizisinde rol almış, yüzlerce kez tiyatro sahnesine çıkmış birinin bu ödüle layık görülmesi bana tuhaf geldi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Onca işten sonra bir ödülüm oldu; şimdi evde o bana bakıyor, ben ona. Bu işe figüranlıktan girmiş biri olarak benim için tüm süreç çok zordu. Bu 15 seneyi dişimle tırnağımla kendim geldim. Piyasada tanıdığım kimse yoktu. Herhangi bir keşfedilme durumu da olmadı. Tamamen kendi imkanımı sıfırdan yarattım ve bu hiç kolay değildi.
Şöhret olmaya başladığınız ilk zamanlarda neler hissettiniz? Şöhret olmak hayatınızı ve oyunculuk anlayışınıza nasıl bir etkide bulundu?
Şöhret olduğumu anlamadım ki. Çukur’un bu kadar izlenip takip edildiğini bilmiyordum.
Yolda, bir yerde denk gelenlerin tepkileri, seni ilk defa görmüş ama çok iyi tanıyormuşçasına sıcaktı. En olmadık yerlerde hem de. O zamanlar, Balat'ta oturuyordum bir de. Kapımı çalıp fotoğraf çekilmek istiyorlardı. Tabii sevgiye kim doyar ki… Sevgiye pek de alışmamış biri olarak hayretler içindeydim.
Mesleğiniz adına en büyük hayaliniz nedir? O hayali gerçekleştirmek için ne ölçüde yol aldınız?
Mesleğim adına en büyük hayalim... İş merkezli yaşadım hep. İş, benden de önce geldi
daima. Şimdi bu yaşımda diyorum ki, hayatım daha önemliymiş. Ben onu es geçmişim. En büyük hayalim, mesleğimin hayatımın önüne geçmemesi. Çok ötelerde bir oyunculuk hayalim yok ya da kalmadı. Bildiklerimi anlatmak isterim yolda olanlar için. Deneyimliden erdemlisi yok derler. Bir hayalim vardı, ömrümü yönetmenlerin hayal gücüne adamak. Ondan vazgeçiyorum galiba. Ankara’ya geri dönmek böyle bir şeydi. Her an olabilir. Kurmacadan ziyade, gerçek daha ilgimi çeker oldu. Bir de galiba bir karaktere hayat verirken kendimi şekillendirmek istemiyorum. Çünkü aslında orada olduğum karakter ile başkasının gönlüne göre biri olmuş oluyorum. Herhangi bir işte çalışırken de mutlu olabilirim. Artık fark etmiyor. Oyunculuğu bıraksam kendimi de rahat bırakacağım sanırım. Çünkü bu meslek, bana hiç kendim oldurtmadı.